21 Şubat 2011 Pazartesi

BİR KIZIM VAR BENİM...

1998’in yazında evlendim.
Ruh esim miydi bilmiyorum ama
kesinlikle çocuklarımın annesiydi bunu biliyorum;
bunu biliyorum
çünkü ona ilk görüşte asık olduğumda anlamıştım.

Daha 22 yasındaydı evlendiğimizde,
ben ise 28...
Birbirimizi doğru düzgün tanımazken,
düğünümüzde aklımdaydı baba olmak;
bilemezdim bu hasretin 7 yıl süreceğini...

Tanrının varlığına şahit olmak için,
bir meleğin yeryüzüne
anne karnından gelişini görmek için,
kuvözde gözlerini açıp
gözlerimin içine, ama ta içine bakıp,
‘sizi seçtim’ dediğini o gözlerde okumak için...
Evet, tam yedi yıl bekledim.

....

Sabahın 6‘sıydı
hastaneye doğru yola koyulmak üzere
evden çıktığımızda.
Esim, epidural sezaryen ile doğum yapacaktı;
saati belliydi,
7’de alacaklardı doğumhaneye;
ben,
sabahın 7’sinde başlayacaktım
sigaraları tüttürmeye,
kapının önünde,
2004’un 23 Aralık’ında,
bir kıs gününün en soğuğunda...

7:40’ı gösterirken saatler
‘geliyor’ dediler...
kapıya çıktım,
camlı bölmenin arkasında
hemşirenin kucağında
kuvöze konmayı bekleyen
küçük, pembe bir bebek;
bir melek...
Gözleri acık,
camdan kendine bakanlara bakıyor;
Sanki gözleri birini arıyor?
Ben, mutluluktan yaslar akarken gözlerimden
meleğin gözleriyle buluşmaya çalışıyorum
camın ardından...
Bakıyorum
bakıyor; aradığı benmişim gibi bakıyor;
bakışlarımız donuyor
krpılmıyor göz kapaklarımız
benimkinden yaslar boşanırken
Onunkiler ‘baba’ diyor.

Ağlamıyor.
Bağırmıyor.
Daha doğalı dakikalar olmuş bu kız bebek
herkesi süzerken,
herkes ağlıyor,
bağırıyor
O, herkese bakarken
Gözleriyle beni bulduğunda
‘baba’ diyor; ‘sizi seçtim, size geldim’...

....

Esimi sedyede getiriyorlar;
Odaya alıyorlar, yatağına yatırıyorlar,
Yanına küçük bir beşik getiriyorlar;
İçi, küçük pembe bir bebekle dolu,
küçük pembe bir beşik...
Bu kez, basını yana çeviriyor
Daha doğalı saat olmamış bu kız çocuğunun
‘anne’ diyor gözleri...

Ağlamıyor,
bağırmıyor;
odadaki gürültüye aldırmaksızın,
sessizce,
mutluluktan ağlayan annesine bakıyor ve
‘anne’ diyor; ‘sizi seçtim, size geldim’...

Tüm seslerin ve kalabalığın ortasında
Esim O’na bakıyor,
Ben O’na bakıyorum,
O bize bakıyor...

 ....

Bugün kızım 6. yasını bitirdi.
İlk okula başladı;
Alttan iki dişi değişti;
Asıkların dudaktan öpüştüklerini öğrendi.

Doğacak kardeşinin
annesinin karnında büyüdüğünü öğrendi;
yalanı;
korkuyu;
düştüğünde canının acıdığını öğrendi.

Arkadaşlığın ne kadar güzel olduğunu,
ödevlerinse ne kadar sıkıcı olduğunu öğrendi...
Kıskanmanın
çok sevmekten olduğunu,
çok sevmenin zarar vermeyeceğini öğrendi;

Öğrenmeye de
daha bir omur boyu devam edecek...

Peki ben ne öğrendim biliyor musunuz dostlar:

Ben önce, ben olmamayı öğrendim;
Benden önce bir kızım olduğunu öğrendim;
Anne ve babamdan, kardeşimden,
sonra esimden ve herkesten çok
insanın çocuğunu sevdiğini öğrendim.
Bir babanın
gerçek ve en saf askı
kızıyla yasadığını öğrendim !
Hastalandığında ne kadar çaresiz hissettiğimi,
Bir kahkahasının hayatıma kattığı mutluluğu öğrendim;
Yalnızca gözlerimin içine bakarken,
içimde bir şeylerin aktığını bilirken,
‘Baba, benim için camdan atlar mısın?’ dese,
Sorgusuz sualsiz hayatımı onun ellerine  verebileceğimi öğrendim.

Tüm bunları öğrenmek için;
Tanrının varlığına şahit olmak için,
bir meleğin yeryüzüne
anne karnından gelişini görmek için,
kuvözde gözlerini açıp
gözlerimin içine, ama ta içine bakıp,
‘sizi seçtim’ dediğini o gözlerde okumak için...
Evet, tam yedi yıl bekledim.

Siz siz olun, bu bekleyişi geciktirmeyin derim.

Sevgiyle kalın.

1 yorum: