18 Mart 2013 Pazartesi

SİNEMA ELEŞTİRİLERİ 2 - KELEBEĞİN RÜYASI


Hatırlarsınız, 1453 için yorumlarım olmuştu... Aslında yalnızca beni olumlu veya olumsuz etkileyen konular üzerine, o da bir şekilde zaman ayırabildiğimde yazıyorum. Bu kez "Kelebeğin Rüyası" üzerine bazı yorumlarım olacak.

Öncelikle, aslında her yerde bulabileceğiniz bazı bilgileri paylaşarak başlayayım:


  • Bir Yılmaz Erdoğan filmi
  • Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Belçim Bilgin ve Farah Zeynep Abdullah başrollerde
  • İpek Bilgin, Mümtaz Taylan gibi tiyatro ve sanat dünyasına çokça emek vermiş değerli sanatçılar da filmde
Bazı, bence de oldukça ilginç ve beğenime ispat niteliğinde bilgiler de var; onları da paylaşayım:

  • Tarihi Akdeniz Gemisi'nde, tasarım, üretim ve uygulaması Türkiye'de gerçekleştirilen ve kullanılan ilk hareketli kamera sistemi Wirecam kullanılmış
  • Heybeliada'daki çekimler için güneşli bir sonbahar gününde set karlarla kaplanmış
  • Özel efekt çalışmaları için 60 kişilik bir görsel efekt ekibi çalışmış
  • Ekibin başında, Post-Prodüktör ve Süpervizör olarak Murat İzzet Arslan, Görsel Efekt Süpervizörü olarak da Yves Delforge görev almış
  • Hastane idari personeli, tıbbi personel ve hastaların kostüm ve aksesuarları döneme uygun olarak üretilmiş, 250'nin üzerinde yardımcı oyuncu havadan ve denizden gerçekleşen çekimlerde görev almış
  • 7 senedir kapalı olan Heybeliada Sanatoryumu film için yeniden restore edilmiş
  • Çekimler 105 günde tamamlanmış
  • Filmin Zonguldak'ta gerçekleştirilen çekimlerinde kimi zaman yüzlerce figürana çıkan oyuncuların hemen hemen hepsi Zonguldak'ın yerli halkıymış
  • Ayrıca Zonguldak'ın yanı sıra Heybeliada ve Kasımpaşa platosunda toplam 18 haftada gerçekleşen çekimlerde 10 bin figüran rol almış.
Bir önceki film eleştirimde bir sıra izlemiştim, bunda aynı yapıyı korumayacağım önce onu belirtmek isterim. Dolayısıyla kendi içinde istikrarlı bir eleştri yazısı formatından da uzaklaşmış olur, daha içimden geldiği gibi yazabilirim...

Filmin başlangıç sahnesinden bitimine kadar, belki de ilk hareketli wirecam'in kullanılmasından mıdır bilemem ama aslında bir fotoğrafçı olan ve siyah beyaz italyan filmlerinin ödüllü usta görüntü yönetmeni Guiseppe Rotunno'nun işlerine benzettiğim; bu arada burada takılmayıp Ang Lee'nin yönettiği Crouching Tiger Hidden Dragon'daki sahneleri hatırladığım; gerçekten Yılmaz beyi ve filmin görüntü yönetmeni ile efekt yapımcılarını çok çok kutlamak istediğim türden bir film çıkmış ortaya... 

Detayların ustalıkla verildiği ve her bir sahnesi sanki bir fotoğraf karesiymişcesine gözlerimin önünde durağanlaşan sahne kadrajları gerçekten çok başarılıydı.

Konusu, bugüne kadar (en azından benim bildiğim kadarıyla) işlenmemiş bir konu... Gerek sosyal mesaj içeriği, gerekse bir sanat dalının yaşama biçini almış hali ile, filmin geçtiği yıllara ait "Sanatçı ve Yoksulluk", "2. Dünya Savaşı ve Türkiye", "Yoksulluk ve Hastalık", "Yoksul (ve hasta) Adam - Zengin Kız","Dostluk, Saygı, Vefakarlık ve Sadakat" duygu ve kavramları çok başarılı aktarılmış.

Oyunculuğa gelirsek, burada iki kriterle yaklaşacağım filme...
  1. Popüleritesi yüksek kasting kriteri
  2. Popüleritesi göz ardı edilmiş oyunculuk kriteri
İki ile başlayayım: Bence sergilenen oyunculuk oldukça düzeyli, abartısız ve ustacaydı. Kendilerine yaptıkları yatırımları da göz önüne alınca 4 ana karakterin bence artık Türk Sineması'nın yıldızlarından kabul edilmemeleri için hiçbir gerekçe bulunmuyor. Ancak bende oluşan bir duyguyu da aktarmadan edemeyeceğim ki bu da ilk kriterimin izahı olacak: Türkiye'de popüler sanatçı/oyuncu kimliği sanıyorum ki ekonomik kaygıların yenilemediği sinemacılık, dizicilik ve tiyatroculuk gibi görsel ve sahne sanatları alanlarında sıkışmış kalmış durumda.

Özellikle Avrupa ve Amerika sinema endüstrisine bakınca, burada dizi ve sinema oyunculuğu kavramlarının daha belirgin bir ayrışma içinde olduğunu söyleyebiliyoruz; sinema oyuncuları en fazla "guest starring" olarak dizilerde yer alırken, dizilerden beyaz perdeye terfi etmiş oyuncuların ise artık mümkünse terfi ettikleri pozisyonu korumaya çalıştıklarını ve kıdemlendikçe artık onların da birer "guest star" olduklarını görüyoruz.

Tiyatro ise her iki kültürde de (bence) daha elitist ve niş bir sanat kolu.

Bizde durum biraz daha farklı; (okullular için) konservatuar tiyatro ve oyunculuk eğitiminden piyasaya atılanların devlet tiyatrolrında devlet memuru olmak ya da olmamak kaygısıyla başladıkları yaşamları, özel tiyatroya geçersem ne kadar daha kazanabilirim'le devam ederken, ah bir de televizyonda bir dizi projesi yakalasam da kariyerimde daha yükselerek kazancımı arttırsam düşüncesinin alıp yürüdüğü ve en sonunda "yaşasın bir film projesi teklifi aldım" ile bağlanan bir döngünü gerçekliğini sanırım tüm bu yazımı okuyan dostlarım kabul edeceklerdir.

Okullu olmayanlardaysa durum şurada farklılaşıyor; onlar birinci ve ikinci adımı atlayıp bunun yerine, reklam filmlerinde oynadığımda fena kazanmıyorum, hem de yüzüm tanınıyorla başlayıp, yahu reklam filmlerinde fena değilim biraz oyunculuk dersi alsam dizilerde de boy gösteririm le devam ediyor ve finalde okullularla aynı yolda buluşuveriyorlar.

Bu kadar uzun lafı niye ettim, aslında popüler yüzleri ne kadar çok görürsek büründükleri karakterlerden en baskın olanı -ki bu 63 bölüm bir dizinin başrolünü oynayan karakterin sergilediği oyunculuğa atfendir, akılda kalıyor. Eh durum böyle olunca da Kıvanç, yarı Muzaffer Tayyip, yarı Kuzey kalırken, yahu bu çocuk Behlül'ken bayağı kiloluymuş'a kadar gidiyor konu.

Lafın kısası, Kıvanç'ın oyuncuğunun hakkını yukarıda verdiğimi sanıyorum, bununla birlikte ne kadar çok görünürsen ortaya koyduğun sanat o kadar az gerçekten anlaşılır diye bir düşünceye kapıldım filmden sonra... Bunu da diyim istedim.

Sonuca gelirsem; mutlaka gidilmesi gereken bir film bence. Benim puanım 8.9 

Filmden çıktığımda 3 duyguya sahiptim: 
  1. Fotoğraf gibi sahnelerden aldığım haz (Bu fotoğrafa olan merakımdan da geliyor olabilir) 
  2. Hayatı acı yüklü bir şiir gibi yaşamanın ancak bu kadar güzel bir his bıraktırarak anlatılabileceği
  3. Sigarayı bir an önce bırakmanın gerekliliği...

Sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder