17 Ekim 2012 Çarşamba

İKİNCİ DURAK

28 yaşında çıktım yola;
hikayeyi daha önce dinlemişler bilir, ilk durağa varmak yedi yılımı aldı.
İnişli çıkışlı, virajlı yokuşlu,
en'gelli sen'gelli geçmişti yolculuk.
Eh, yol arkadaşın da iyi olunca, su gibi akmıştı zaman.
Yaş 35 olunca, vardık birinci durağa.

Kızım Derin'in doğdu o yıl.
Kuvözünde cin gözlerle bakıyordu kestane şekerim;
baba demişti ilk, tabi mama'dan sonra...
Ah yürüdü, vah sürüdü derken
yedi yıl daha geçti farketmeden;
"koca" kız olmuştu Derin'im, ilk durağım...

Aşkımız kocamandı,
ne eve sığıyordu, ne apartmana;
sorsan "gökyüzündeki yıldızlar kadar babacığım";
sorsan "gökyüzünün maviliği, kelimelerin tarifsizliği kadar canım kızım"
diyorduk aşımızı anlatmaya.

Birgün akşam işten eve geldim, yorgun...
Derin odada, kayınvalide koltukta, Beren şaşkın;
"Ne oldu?" dedim, "Neyin var?"
"Otur sen hele" dedi, "bir haberim var!"
"Allah Allah" dedim "ne oldu hanım?"
"Olan oldu"dedi, "hazırlan canım"

Kızım Deniz'in haberini verdi o akşam;
Bilemedim nerede dursam, nereye kaçsam...
"Biz" dedim, "asmadık mı eleği duvara?"
Dedi: "Bilemem onu ama, geldik ikinci durağa!"

Derin'imin 8. yaşında Deniz'im geldi dünyaya;
Esmer şekerim, palmiye ağacım...
Meğer ne büyükmüş bu mutluluk, hatırladığım.

O an aklım kaldı yerinde ama bölündü kalbim ikiye...
Sormayın "olur mu?" diye, oluyormuş;
İnsan aynı kalbe iki aşkı sokuyormuş...

Şimdi Derin'im soruyor: "Babacım beni ne kadar seviyorsun?" diye;
"Gökyüzünün maviliği, kelimelerin tarifsizliği kadar" diyorum.
Sonra tekrar soruyor: "Peki ya kardeşimi?"
"Gecenin karanlığı, ay dedenin aydınlığı kadar" diyorum.

Dayanamıyor, "hangisi daha çok ki?" diyor,
"Nasıl" diyorum "her gün güneş doğuyor ve gökyüzü aydınlanıyor,
sonrasında batıyor ve gece olup ay dede gökyüzünü aydınlatıyor; işte" diyorum:
"Siz benim günümün ve gecemin ışıklarısınız;
sen olmasan günüm doğmaz,
kardeşin olmasa gecem aydınlanmaz..."

Duruyor, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşiyor, boynuma sarılıyor...
"Babacım" diyor, "aşkım" diyorum...
Deniz'im sıralayarak gelmiş kapının eşiğinden bize bakıyor...
İkisini de kollarıma aldığımda, dünya orada duruveriyor.

Bu seferlik bu yazıda burada bitiyor...
(Kız babalarına ithaf olunur...)


2 yorum: